ÇİFT KÜLTÜRÜN ZENGİNLiĞİNE BİR PROJEKSİYON

Bildiğiniz gibi Uyum ve Entegrasyon Bakanı Lodewijk Asscher yaptırdığı yeni araştırmada Türk ve Faslı gençlerin kendilerini Hollandalı hissetmedikleri sonucunu elde etti ve bunu açıkladı. Bakan, Motivaction araştırmasının neden olduğu kırılmada manevralar yapıp tamir etme çabası gösterirken, bu son araştırmayla yeni ayrışmalara yol açacağının farkında ya da bilincinde değildir diye mi düşüneceğiz? Eğer ki yeni bir manipülasyon söz konusu değilse bu konuya Hollandalı Türkler olarak bizim de ciddi olarak eğilmemiz gerekmektedir. Fakat bakanın ‘imaj sabıkasına’ bakacak olursak, geçmişte entegrasyon politikalarının iflas ettiğini söyleyen birisi olarak, bu araştırma sonucunu nerede ve nasıl konumlandıracağını kestiremiyoruz. ‘Kendini Hollandalı hissetmek’le amaçlanan tamamen bir asimilatif bakış açısıysa, bizim buna soğuk duracağımız açıktır.

Önce birkaç tanımı mercek altına yatıralım. Bundan 6 yıl önce ‘Hollandalı Türkler’ tanımlamasını ağırlıklı olarak medyada ilk biz kullanmıştık. Aylar, yıllar içinde bu tanımlama her kademe ve sektördeki insanlarımız tarafından o kadar beğenildi ki, diğer medya kuruluşlarında ve sosyal çevrelerde de genel kullanım görmeye başladı. Daha çok Türkiye orjinli kullanılan ‘gurbetçi’ kelimesini ise yavaş yavaş tedavülden kaldırmayı önerdik ilk defa bu yıl. Bunun ana nedenlerinden birisi artık burada yerleşik hayata geçiş ve toplumsal hayata katılımın gittikçe gelişmesidir. Gurbetçi kelimesi, Turkiye’de yaşayan insanların bakış açılarında da modern zamanlarda eskisine nazaran daha çok zaafiyet çağrıştırmakta.

Hollandalı Türk olmanın arkasında yatan ana gerçeklik, iki dilliliktir. İki dillilik her Hollandalı Türk bireyin hayatına kaçınılmaz olarak girmektedir. Bu çoğumuz için anne ve babanın farklı anadilleri olmasından değil, farklı bir ülkede yaşama zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Artık gençlerimiz için ‘ard arda iki dillilikten’ ziyade, “eş zamanlı iki dilli” olma durumu sözkonusudur. Genel olarak aynı anda edinilen iki dil zihne ek yük getirmeksizin ortaya çıkar ki, birinci kuşağa göre bu daha avantajlı fırsatlar ortaya çıkaracaktır.

Çift dillilik konusunda yapılan araştırmaların neredeyse tamamı, insanın gelişiminde olumlu öğeler barındırıyor. Anadili, anavatan gibi kelimeler çokluk anne ile ilişkilendirilse de, asıl olarak aslı, esası kapsamaktadır. Burdan hareketle, anavatan kelimesi asıl vatan, babavatan kelimesi de ikinci vatan kavramlarına atfen kullanılıyor. Anadili ise, çocuğun konuşmaya başladıktan sonraki aşamada, kendi birincil ihtiyaçlarını ifade ederken konuştuğu dil olarak algılayabiliriz.

Gerçek şu ki değişen dünya koşullarında, birden fazla dili konuşabilmek, birden fazla kültürü bünyesinde toplamak ve çifte aidiyet pratik anlamda oldukça fayda sağlamaktadır. İki dillilik ve iki kültür menşei kişiye hayatta kazandırdıkları açısından son derece değerli. Yapılan araştırmalar, iki dilli kişilerin tek dillilere kıyasla özellikle yönetici işlerde daha fazla, toplumun beklediği kodlarla hareket etme yetisine sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu insanların daha fazla bilişsel esnekliğe ve adaptasyon gücüne sahip olduğu ve farklı ve özgün düşünmede daha becerikli oldukları da belirlenmiştir. Çift dilli insanların üst dil becerilerinde daha yetkin oldukları ve yaşlılıkla gelen demansa karşı daha dirençli oldukları da ortaya çıkarılan sonuçlar arasındadır. Anadile ek olarak ikinci dili küçük yaşlardan itibaren öğrenmenin sayısız faydaları vardır ancak ikinci dil birinci dil pahasına değil, onu da destekleyecek şekilde öğrenilmeli, öğretilmelidir.

Türkçe’de babavatan kelimesi olmadığı için Batı dillerinin aksine anavatan deniliyor. Hollandalı Türkler için ise ilginç bir durum söz konusu oldu. Anavatanları Türkiye, babavatanları Hollanda olan ciddi bir Türk popülasyonu mevcut. Üçüncü kuşak ve sonrası için baktığımızda ise tam tersi bir durum gözlemleniyor. Gençlerimizin artık yavaş yavaş, ‘anavatan Hollanda babavatan Türkiye’ bakış açısını da değerlendirmek durumundayız. Her iki durumda da, tabiri caizse, ne yardan, ne serden vazgeçmek sözkonusu değildir.

Hem Hollanda hem Türk kültürünü haiz olmak, bizleri “iki arada bir derede kalmak” yönüyle nitelendirilmek yerine, her iki ülkenin de güçlü toplumsal yapılarını bünyesinde toplayıp, daha güçlü, daha zengin bireyler yetişmesini temin edecektir. Hollanda’nın dünyadaki oturmuş toplumsal ve ticari yapısını, Türkiye’nin hızla gelişen toplumsal ve ticari yapısıyla karmak ve her iki kültürün en güçlü yönlerini birleştirmek, Hollandalı Türkleri toplumsal kültürün sabit parametleri yapacak, vazgeçilmez hale getirecektir. Gençlerimizin kabiliyetleri, yıllar içinde oluşturdukları donanımın yanısıra; bilimsel, teknolojik ve metodolojik kazanımları bireysel özelliklerini de öne çıkaracaktır. Buna sadece eklenmesi gereken birkaç artıları daha olmalıdır. Telaffuz, dile hakimiyet, dil zenginliği gibi şeyler iyi bir eğitimden geçen Türk gençlerinin sonradan hızlı geliştirebilecekleri öğelerdir.

Hollandacaları mükemmel olan gençlerimizin, Türkçelerini de ciddi ele aldıkları takdirde kısa zamanda güçlendireceklerine inanıyorum. Toplantılarda kendilerini Türkçe olarak yeterince ifade edemediklerini düşünen gençlerimizin pasif duruşları, sivil toplum kuruluşlarımızın üzerinde duracağı bir konu olmalı. Bu konular etrafında zihin jimnastiği yapıp, çift dil, kültür ve aidiyetin nasıl bizlere güç ve zenginlik imkanını sunabileceği konusunu irdelememiz gerekiyor. Bu sayede var olan potansiyelleri hızla ortaya çıkarabiliriz.

Hollanda’da kök saldığımız müddetçe, çifte kültür ve çifte aidiyet durumunu yaşıyor olacağız. İlk bakışta dezavantajlı olan durumun pek çok da avantajlı yönleri mevcut. Biz projeksiyonlarımızı bu koşullara çevirmek durumundayız. Çift dillilik, çift kültür ve çifte aidiyet birçok avantajları olan bir durumdur.

Artık hollandalı politikacılar da bu bilmsel verilerle ve araştırmalarla ortaya çıkan gerçekleri kabullenip, politikalarını ona göre oluşturmalı ve dışlayıcı politika ve manipülatif açıklamalarına son vermeliler.




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!