Hepimizin malumu olan son zamanlarda özellikle Danimarka, İsveç ve Hollanda’da Kuranı-Kerimin yakılması eylemleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu durum biz müslümanların en kutsalına dokunmak olduğundan, doğal olarak bizleri son derece üzmektedir. Toplumda bu tür olaylar sonrasında bazı kardeşlerimiz bu tür eylemleri bu denli kurumlarımız ve önde gelen kişilerimiz mevcut olmasına rağmen neden engellenemiyor şeklinde serzenişte bulanabiliyor veya bu tahrik sonucu yanlış tepkiler verilebiliyor. Bu imani bir tepki olması dolaysıyla kardeşlerimizi anlayabiliyorum, ancak şunu ifade etmeninde doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu eylemin yapılmaması ne bizle mümkün ne bizsiz. Ne bizi temsil eden milletvekili ile mümkün ne mv’siz. Bu ne STK ile mümkün ne STK’sız. Bu tamamıyla bir süreçten ibarettir. Mecliste bizleri temsil eden mv’lerin olması bunun sadece bir ayağı. Bunun yanında müslüman STK’lar, Türkiye ve diğer müslüman devletlerin müdahalesi, Hollanda siyaseti içerisinde bulunan sağduyulu Hollandalı siyasetçilerin tepkisi, senin ve benim tepkim kümülatif bir şekilde olması gerekir. Ancak bu şekilde bir düzen içerisinde sonuç alınabilir. Allahın izni ilede eninde sonunda sonuç alınacaktır. Bunda zerre şüpheniz olmasın.
Kısa vadede sonuç alınması dahi şu hadiseyi aklımızdan ve gönlümüzden çıkarmayalım. Ebrehe, fili ve ordusu ile Kabe’ye saldırısında Abdülmüttalib hiçbir hazırlık yapmamıştı. Neden böyle yaptığını sormaları üzerine “sahibi onu koruyacaktır”.
İşte bu kemalat şuuruna varmak biz müslümanların görevidir. Herkes yeterki görevini yapsın. Kişiler olarak bizim görevimiz ise peygamber efendimiz a.s.m’ın sünneti seniyyesi doğrultusunda yaşamaktır. Bu dünyaya ve kişilere verilebilecek en ulvi mesajdır..
Saygı ve sevgilerimle
YORUM: Avukat, İbrahim Yıldırım