Yazmak başlı başına olabilecek en güzel eylemlerden bir tanesi. Hollanda Türk medyası olarak 7. yaşımıza ayak bastık. Hollanda Türklerine geçtiğimiz 6 yıl içinde istikrarlı biçimde hitabeden köşe yazarlarımız ulvi bir görevi de yerine getiriyorlar. Her ay sizler için özel olarak klavyenin başına geçip, o aya dair gündemimizde ne varsa ortak olarak onu işleyip düşünsel olarak topluma katkıda bulunuyorlar.
Yazmak hakikaten düşünceleri en kalıcı şekilde sunmanın en özel bir şekli denebilir. Gazetemizde yazan, topluma kanaat önderliği yapabilecek nitelikteki köşe yazarlarımızın birikimli ve donanımlı insanlar olması bizim kendimizi en şanslı hissettiğimiz yönlerden birisidir.
Genelde yazarlarımızla ortak konu ele aldığımızda, her köşe yazarımızın önerilen konuyu farklı bir açıdan ele alması sayesinde, aynı konu etrafında onlarca farklı analiz geliştiriliyor, irdelenen konular okurlarımızın beğenisine sunuluyor. Denemeler tarzında kitap bastıracak olsak, son 6 yıldır ortaya konan bu yazılardan en az 10 kitap ortaya çıkar zannediyorum.
Bazı aylarda da ortak konu olmadığı vaki oluyor. Mesela bu sayımızda olduğu gibi. Yazarlarına güvenmek insana güzel bir his veriyor. Konumuz serbest olduğunda da yazarlarımız zorlanmadan kendi seçtikleri bir konuyu irdeliyorlar ve bize sadece aracı olup size sunmak kalıyor.
KURUMLARIMIZ ve KAYNAKLARIMIZ
Kurumlarımızın ortak hareket etme kabiliyeti maalesef çok güçlü değil. Halbuki asgari müştereklerimiz o kadar çok ki. Asgari müştereklerimiz çok olsa bile, birlikte hareket etme yolunda oluşturulan engellerin başında ‘priority’ dediğimiz öncelik sıralaması geliyor. Yöntem farklılığı işin başka bir boyutu. Ben merkezli bakış açısı da ortak iş ve düşünce üretmenin önündeki engellerden biri. Bunların nasıl aşılacağı konusunda Hollanda platformunda sık sık fikir teatilerinde bulunmamız gerekiyor.
Geçtiğimiz dönem içerisinde işadamları derneklerinin bu konuda bir girişimi olmuştu. Bunu farklı sohbet ortamlarında duyduk. Bu sayımızdaki röportajlarımızdan birinde Tümsiad Başkanı da bu konuya bir göndermede bulunuyor. Kendimizde özgü nedenlerle ortak hareket etme alanımızın çok dar olduğunu idrak etmiş bulunuyoruz.
Tümsiad homojen yapısı itibarıyla başarı yolunda koşan yeni dönem iş adamları derneklerimiz arasında en dikkate şayan konumlardan birine sahip. Den Haag’daki kurumsal binaları birçoklarımızı kıskandıracak kadar güzel. İlk defa geçen yılın Ramazan ayında bir iftarda görmüştüm Tümsiad binasını. Bu güzellikteki bir bina için gerekli finans kaynağını nasıl temin ettikleri konusunda henüz bir fikrim yok. Ancak aynı finans kaynaklarını, farklı projeler ve işler üretme konusunda yeterince kullanmadıklarını düşünüyorum.
Finans kaynağı olarak aidatların elbette çok özel bir yeri vardır. Bu konuda en dikkat çekici aidatı HOTİAD üyeleri ödüyor. Son bilinen rakam üye başına yıllık 2500 Euro idi. Müsiad üye başına 50-60 euro civarında bir miktar talep ediyor. Tümsiad sandığım kadarıyla daha az. Leiden ve Arnhem gibi şehirlerde yapılanan yerel işadamları kuruluşlarımızdaki bazı üyeler ise herhangi bir meblağ bile ödemiyorlar. Halbuki istikrarın temin edilebilmesi, katılımın sağlanması ve kalitenin sürekli arttırılması esas olarak finans kaynaklarının var oluşu ve süreklilik arzetmesiyle mümkündür. Bu bağlamda aidatsız bir kuruluştan uzun süre ve muhtevalı hizmet vermesi de beklenemez. Bunu Mehmet Akbulut’un anlatımıyla SPİOR röportajımızda da görebiliyoruz.
Finans kaynaklarının oluşturulması, stratejik hareket etmek isteyen kuruluşlarımızın olmazsa olmazıdır. Kaynaklar oluşturulmadan ve süreklilik arzetmeden profesyonelliğe geçiş sağlanamaz. İşadamları kuruluşlarımızın aidat meselelerini halletmiş bir şekilde yeni finans kaynaklarını oluşturmaya yönlenmesi gerekiyor. Bu da, fikir ve projeler geliştirmekle, yeni ve ortak iş alanları üretmekle, uluslararası dikkat çeken konsorsiyum çalışmalarıyla, inovatif çalışmalarla ve yeni teknik ve yöntemlerin geliştirilmesiyle mümkündür.
Halihazırdaki işadamları kuruluşlarımızın faaliyetleri, bilhassa başkanların ve günlük yönetimdeki çok aktif birkaç üyenin sorumluluğu üstlenmesiyle devam edebiliyor ancak. Bazı durumlarda başkan statüsünde olan şahıslar kendi işletmelerinden azımsanmayacak miktarları yıllık olarak kuruluş bütçesine ödemekte buluyor çözümü. Sonraki aşamalarda, başkanlık sadece o statüyü sürekli doldurmak için, kendi cebinden harcamakla doğru orantılı hale getiriliyor. Bu bağımlılık ise kurumun güçlenmesinin önündeki en önemli engellerden biri olarak göze çarpıyor.
Geçen ay yolumuz bir işadamını ziyaret ettiğimizde geçmişteki ilginç bir anısını paylaştı; öteden beri süregelen bu adetin nasıl yer ettiğine hayretimi gizleyemedim. Eski bir işadamları derneğinin başkanı olan işletmecimiz kendi merkezlerine toparlanan paranın bazen birkaç katını, kendi cebinden çıkarıp vermesi gerekiyormuş. Bir başkanın üzerindeki külfeti anlamanın en somut örneklerinden biri olarak paylaşayım dedim. Hotiad, Tümsiad ve Müsiad gibi kuruluşlar, varlıkları gereği medyanın da ilgi alanlarının yoğunluk gösterdiği konumdadırlar. Bir başka yazımızda bunlardan Müsiad’ı incelemeye alıp neden bazı şeylerin beklenenden farklı geliştiğini anlamaya çalışalım.