Bu gün Kurban Bayramı (Offerfeest)

Hollanda’da ayrımcılık ve tarafsızlık konularının önemli bir parçası haline gelmişti. 2017 yılında Hollanda İnsan Hakları Kurulu, Rotterdam’da bir kadın polis memurunun üniformalıyken başörtüsü takmasına izin verilmemesini ayrımcılık olarak değerlendirmişti. Ancak Avrupa Adalet Divanı, işverenlerin dini veya siyasi sembollerin kullanımını yasaklayabileceği konusunda karar vermişti. Mahkeme, işverenin tarafsızlığın kuruluş için gerekli olduğunu kanıtlaması halinde bu tür kısıtlamaların getirilebileceğini belirtmişti.

Eskiden Kurban veya Ramazan bayramları gelince, namazdan sonra ailenin büyüğünün evinde kahvaltı/yemekler yenirdi. Bu geleneği hala biz aile olarak yerine getirmeye çalışıyoruz, tabii aileler genişlediği için, bazen bir iki evde, bazen de büyük bir salonda biraraya geliyoruz. Biz köyümüzdeyken Kurban bayramında yemekten sonra, avlularımızda (bahçemizde) veya toplu harman yerinde kurbanlarımızı keserdik.

Yıllardır gurbette bu ibadetimizi çok şükür elimizden geldiği ve bütçemizin elverdiği kadar yapıyoruz. Bir kurbanımızı kesilmek üzere vekalet verip ihtiyaç sahiplerine gönderiyor, diğerini de yaşadığımız yerde kesiyoruz ve paylaşıyoruz. Gelecek nesiller bu dini bayramı daha iyi anlasın ve geleneklerimiz yaşasın diye bunu yapıyoruz. Allah herkesin kurbanını ibadetini kabul etsin inşallah.
Bu sözlerimden sonra Kurban Bayramı tüm insanlığa barış, sevgi ve hoşgörü getirmesini diler ve müslümanların Kurban bayramını kutlarım.

Son günlerde dikkatimi çeken ve biz Müslümanları da ilgilendiren özgürlüklerin, insan hakları savunucusu Hollanda’da bu değerlere inat ve tezat dolu bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.

Polislere Başörtüsü Yasağı: 6 Yıllık Tartışma Son Buldu
Hollanda’da yaklaşık altı yıldır devam eden polis üniformasıyla başörtüsü tartışması sona erdi. Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz, yeni kıyafet yönetmeliğini yayımlayarak polis üniformasında dini veya siyasi sembollerin kullanımını tamamen yasakladı. Bu adım, özellikle aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin “Polis üniforması tarafsızlığının garanti altına alınması” amacıyla verdiği soru önergesine yanıt olarak atıldı.

Poliste başörtüsü tartışması, 2017 yılında dönemin Amsterdam Emniyet Müdürü Pieter-Jaap Aalbersberg’in açıklamalarıyla başlamıştı. Aalbersberg, göçmen kökenli polis memurlarının sayısının arttırılmasını ve başörtüsü takılmasına izin verilmesini önermişti. Ancak, Güvenlik ve Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz, bu uygulamaya karşı olduğunu belirterek polis üniformasının tarafsızlığını vurgulamıştı.

Yeni kıyafet yönetmeliğiyle birlikte, polislerin üniformalarında başörtüsü, hac ve yarmulke gibi dini veya siyasi sembolleri taşıması tamamen yasaklandı. Yeşilgöz, polislerin özel bir görevle hükümeti temsil eden kişiler olduğunu ve görünür sembollerin üniformalarının tarafsızlığına uymadığını belirtti. Bu adımın amacının polisin siyasi tartışma yükünden kurtulması olduğunu ifade etti.

Başörtüsü tartışması, Hollanda’nın birçok kentinde belediye meclislerinin belediyelere bağlı olan özel soruşturma görevlilerinin (BOA) başörtüsü gibi sembolleri taşıyabilmesine izin verme kararlarıyla daha da alevlenmişti. Ancak Yeşilgöz, yeni yönetmeliğin BOA’ları da kapsaması gerektiğini savunarak bu konuda bir adım atılmasını talep etti.

Bu tartışma, Hollanda’da ayrımcılık ve tarafsızlık konularının önemli bir parçası haline gelmişti. 2017 yılında Hollanda İnsan Hakları Kurulu, Rotterdam’da bir kadın polis memurunun üniformalıyken başörtüsü takmasına izin verilmemesini ayrımcılık olarak değerlendirmişti. Ancak Avrupa Adalet Divanı, işverenlerin dini veya siyasi sembollerin kullanımını yasaklayabileceği konusunda karar vermişti. Mahkeme, işverenin tarafsızlığın kuruluş için gerekli olduğunu kanıtlaması halinde bu tür kısıtlamaların getirilebileceğini belirtmişti.

Hollanda’da poliste başörtüsü yasağıyla ilgili son karar, üniformanın tarafsızlığını koruma ve polisin siyasi tartışmalardan uzak tutulması hedefiyle alınmıştır. Bu adım, farklı görüşleri olan taraflar arasında uzun süren tartışmalara son vermiş ve polis teşkilatında birlik ve tarafsızlık ilkesini vurgulamıştır ama bu karar inanç özgürlüğüne büyük bir darbe vurmuştur.

İkinci tezat dolu konu ise, biz müslümanların önemli ve kutsal günlerinde, Avrupa’nın münferit ülkelerinde, Fransa, Danimarka ve İsveç gibi, müslümanları provoke etmeye yönelik ahlaksız ve nefret dolu eylemler ortaya çıkıyor. Son örnek İsveç hukûmetinin müsaadesi ile, kutsal kitabımız, İsveç Stockholm’de Kurban Bayramı’nın birinci gününde Stockholm Camii önünde polis koruması eşliğinde ifade özgürlüğü kisvesi altında Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemi yapılmasına izin verildi.

İsveç daha önce de benzer provokatif eylemlere sahne olmuştu. İsveç’in, aşırı sağcı görüşleriyle bilinen, Danimarka merkezli ırkçı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmuş Paludan da Kur’an-ı Kerim yakmıştı.
Bu ve buna benzer provokasyonlar maalesef yurdumuz Hollanda’da Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (PEGİDA) tarafından yapmaktadır.

Toplumumuz bu tür provokasyonlara aklı selim ve sakin davranarak kamuoyu oluşturmalıdır. Mart 2023’de kurduğumuz Türk Düşünce ve araştırma kuruluşu, bu ve buna benzer konularda kamuoyu oluşturmak için hem resmi makamlar hem de toplumun önde gelen kurum ve liderleri nezlinde gerekli adımları atmıştır.

Bu mübarek günde fazla canımızı sıkmayalım, bayramımızı hakkıyla ailemizle ve dostlarımızla kutlayıp bayarım tadını çıkartalım. Tabii ki bu ve buna benzer konuları burada geniş zamanda irdeleyip fikirlerimizi sizinle paylaşacağız.
Şimdilik hoşça sağlıkla ve esenlikle kalın.




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!