Songül Akkaya: “Hangi partiden olursanız olun, elinizi vicdanınıza koyun, lütfen sizden olan biri için oyunuzu kullanın.”

Hollanda’nın geleceğine dair Waterschap dediğimiz Sular İdaresi’ni Türk toplumuna nasıl aktarmayı düşünüyorsunuz? Seçilmeden önce ne tür çalışmalar yapacaksınız? Seçildiğinizi düşünürsek, seçildikten sonra bilinçlendirme işini nasıl ilerletmeyi düşünüyorsunuz?

İlk olarak şunu söylemek istiyorum, Waterschap/Sular İdaresi Seçimleri’nde ben liste 2 sıra 4’teyim. Yani seçilecek yerdeyim. Bizim şu an 5 ya da 6 tane sandalyemiz var. Ama ben seçilecek yerdeyim diye kenara çekilip oturup bekleyecek değilim. Biraz da olsa beni tanıyorsunuz. Ben kesinlikle Waterschap/Sular İdaresinin insanıma, kendi halkıma inmesini istiyorum. Benim milletim görecek ve diyecek ki ‘Evet, Waterschap/Sular Idaresi diye bir kurum var. Su arıtmasında, sağlıklı suda, kaliteli suda rolü olan bir kurum. Ayrıca bu kurum, selde, su baskınlarında büyük görevler üstlenen bir kurum. Öncelikle ben halkıma bunu anlatmak istiyorum.

İkinci olarak da halkımın, başımıza herhangi bir olay geldiğinde ne yapacağımızı bilmesini istiyorum. Bir sel baskınında mesela. Unutmayalım, Hollanda deniz seviyesinin çok altında. Özellikle Amsterdam zaten çok altında. Batı Amsterdam’da Türklerin çok yaygın olduğu bölgede. Bugün tesadüfen bir mevlid programına katılma imkanım oldu, oraya gittim. Sonrasında bayanlarla seçimler hakkında sohbet ettik. Bayanlardan bir tanesi dedi ki “Bir sel baskını olsa ilk önce Osdorp gider”. Çok şaşırdım. “Siz bunu nereden biliyorsunuz?” dedim. O da bana, “Songül Hanım, biz biliyoruz. Biz sular altındayız. Amsterdam’da şimdiye kadar sularla ilgili bir çalışma yapıldığını görmedim. İlk defa sizden duyuyoruz. İster istemez kafamda böyle bir tablo oluşturdum.” dedi. Ben çok mutlu oldum. Bunu söyleyen kişi bizim yaşlarımızda bir ev hanımı. O kadar hoşuma gitti ki! Demek ki bizim insanımız merak ediyor. Yeter ki o merakı uyandıralım. Ben kendi insanlarımıza güveniyorum, biz onlara gidersek onlar bize kucak açacaklar. Çünkü ben ne zaman onlara gittiysem bana hep kucak açtılar. Biliyorsunuz, ben başladığımda eyalet seçimleri de çok iyi bilinmiyordu, ama ben 15.000 oyla çıktım o seçimlerden. Neden? Çünkü halkımıza gidip milletimiz için oraya gittiğimizi söylüyorum. O millet hiçbir zaman seni yarı yolda bırakmıyor. Benim ilk yapacağım şey seçimlerden sonra bir basın toplantısı düzenlemek. Basın aracılığıyla halkımıza şunu bildirmek istiyorum; ne kadar oy aldım ve neler yapacağım. Ondan birkaç ay sonra insanlarımızın ayağına gideceğim. Kimlerle oturdum, kimlerle konuştum, onları meclise davet etmek istiyorum. Su işlerinin binasına gelecekler ve su işlerinin başkanıyla konuşmaları lazım. Kimler su işlerini yönetiyor, yönetim nedir, nasıldır, görmeleri gerekiyor.

Bir diğer önemli şey de ben onlarla birlikte kendi seçim bölgemde bir otobüs turu düşünüyorum. Birlikte gidip deniz seviyesinin altında olan bölgemizi göreceğiz. Tehlikeli olan bölgeleri de göreceğiz, güzellikleri de göreceğiz. Bir şekilde Sular İdaresini halkıma böyle tanıtmayı düşünüyorum.

Gençlere ulaşmak gibi bir planınız var mı?

Gençlerimiz de bunu bilmeli. Söz veriyorum, 4 sene sonra Sular İdaresinde bir de bir genç olacak, onları oraya taşımak istiyporum. Biliyorsunuz Sular İdaresi seçimleri 4 yılda bir yapılıyor. Bir genç daha girecek oraya bizden. Koltuğa oturup kalanlardan nefret ediyorum. Beni biraz da olsa tanıyorsunuz. Oraya bir genç gelecek. O da kendisinden sonra geleni yetiştirecek. Çünkü bizim artık bazı karar mekanizmalarında olmamız gerekiyor. Karar mekanizmalarında olmadığımız sürece ne oluyor? Bir karar çıkıyor, bu karar nasıl çıktı diyorsunuz. Adam diyor ki, ‘senin çıkarını ben neden düşüneyim, ben sana seçme ve seçilme hakkı vermişim, seçilme hakkını kullan ve oraya aday ol, seçme hakkını kullan ve adayını destekle’ diyor. Demek ki bizi bizden başka koruyan yok. O zaman orada bizden de birilerinin olması gerekiyor. Ama ben her zaman şunu söylüyorum; “Ben kendi seçim bölgemde hepsinin adayıyım. Hollandalı, Türk, Marokan, Surinam, Somalili, aklınıza hangi millet gelirse, hepsinin adayıyım. Ama bir Türk’üm.”.

Gençlere önem vereceğini söylemenizi önemsiyorum. Nasıl gençlere ulaşacaksınız, bu konuda çalışmalarınız, düşünceleriniz var mı? Öğrenci derneklerine mi ulaşacaksınız? Halk meclisleri mi düşünüyorsunuz? Halk ile otobüs gezisi fikriniz de güzel. Ama tabii daha fazla gence ulaşmanız için onlarla bire bir veya gruplar halinde görüşmeniz lazım. Nasıl ulaşırsınız? Aklınızdan geçen neler var?

Zaten uzun yıllardır kendime ait bir hukuk bürom var biliyorsunuz. O hukuk bürosu aracılığıyla staj yeri arayan gençlere zaten ulaşıyoruz. Onları birçok staj yerlerine yerleştiriyoruz. Onların aracılığıyla ve öğrenci dernekleri aracılığıyla, en önemlisi de basınımız aracılığıyla onlara ulaşmayı düşünüyorum. Gençlerimiz biliyorsunuz politikaya çok yaklaşmak istemiyorlar. Ama hiç önemli değil. Biz onlara bazı şeyleri gösterirsek, bazı sorumluluklar verirsek, ben çok iyi biliyorum ki her Türk genci şunu diyecektir; ‘Evet ben kendi insanım için orada olmalıyım.’. Ben buna inanıyorum. Ben halkıma da inanıyorum, gençliğimize de inanıyorum, seçmenlerime de inanıyorum. Benim, insanıma, kendi milletime inancım sonsuz olduğu için inanın gençler de gelecek. Çünkü onlara yatırım yapacağız. Gençlere yatırım yapacağız. Bizim geleceğimiz onlar. Bunun ötesi yok. Biz gençlere yatırım yapmadığımız sürece, üç gün sonra maalesef karar mekanizmalarında olmayacağız. Ne olacak? Bize ‘Siz de seçseydiniz, seçtirseydiniz.’ diyecekler. O yüzden hem seçeceğiz, hem de seçtireceğiz.

Sivil toplum kuruluşlarımızı nasıl mobilize etmeyi, onlara nasıl yaklaşmayı, nasıl iletişim kurmayı düşünüyorsunuz?

Sivil toplum kuruluşlarımız bence bizim milletimizin gerçekten mihenk taşı. Onlar bizim temsilcilerimiz. Biz onlarla birlikte varız. Onların olduğu yerde birleşiyoruz. Öz örgütler, vakıflar, camilerimiz daha önce sübvansiyon alıyorlardı biliyorsunuz. Ama son 10-15 yıldır her şeyi kaldırdılar. Bütün olanaklar bir şekliyle eskisi gibi değil. Biz Türklerin şöyle bir özelliği var; çabuk mobilize oluyoruz. En ufak bir şey olduğunda hızlı bir şekilde birbirimizi bulabiliyoruz. O yüzden ben şuna inanıyorum; ben eyalet seçimlerinde de, diğer yaptığım bütün çalışmalarda da, onlarla iç içe çalışma yaptığım için bu kadar başarılı oldum. Hiç kimse tek başına başarılı değildir. Her zaman tabanla iç içe çalıştığınız sürece başarılısınızdır. Tabii ki camilerimizle, vakıflarımızla, derneklerimizl hatta ve hatta futbol kulüplerimizle dahi hep birlikte yapacağız. Şöyle bir örnek vermek istiyorum. Ankara Spor Kulübü başkanımız var, Hayati Kulaksız. Uzun yıllardır tanıdığım bir arkadaş. Geçen gün onlara gittim. Futboldan anlamam ben. Ama bana şunu söyledi; ‘Songül Hanım, futbolda siyaset olmaz. Futbol birleştirir. Ama biz sizi burada her zaman gördük, yine görmek istiyoruz. Sonuna kadar yanınızdayız.’. Bir futbol kulübü bile olsa, onlara da siyaseti tanıtmak gerekiyor. Onların da tabanına inmemiz gerekiyor. O yüzden benim bütün kurumlarla Allah’a çok şükür şimdiye kadar çok iyi çalışmalarım oldu, bundan sonra da olacak inşallah.

Su idaresi konusunda Türklerde, bizde de eksiklikler var. Teknik olarak aktarmak istediğiniz birtakım şeyler var mı? Bunlar nasıl çalışıyor? Etkileri nelerdir? Eyaletle olan ilişkileri nasıl? Siyasetin neresinde duruyorlar? Bu konuyla alakalı bir analiziniz var mı?

Tabii ki adaylığa evet demeden önce o analizi de yaptım. Seçilip halkın vekaletini alıp, bir yere gidip, oraya gidince sadece oylamadan oylamaya el kaldıracaksanız, bence oraya hiç gitmeyin. Evinizde oturun, yemek yapın, çocuk yapın, başka şeylerle uğraşın. Böyle şeylerle uğraşmayın. O yüzden ben her zaman şunu söylemişimdir; gideceğiniz yerde karar mekanizmalarını etkileyebilmeniz gerekiyor. Sular İdaresinde ne tür kararlar alınabiliyor? Su ile ilgili, sel ve su felaketleriyle ilgili, temiz su, kullanılabilecek su, içilebilecek su, kaliteli su ile ilgili her türlü kararlar alınıyor. Bu kararlarda etkili olabilmek için öncelikle sizin teknik anlamda çok iyi bilgilere sahip olmanız gerekiyor. Onun için ben halkımdan 1 sene istiyorum. Şimdi bendeki teknik bilgiler sadece teorik bilgiler. Okuduğum raporlar. Birçok raporlar okuyorsunuz. Hatta bir tane de yanımda getirdim, onu size vereceğim. Bütün bunları okuyorsunuz. Ama onun haricinde bir de politikada dengeleri çok iyi gözetmeniz gerekiyor. Tek başınıza hiçbir şey yapamazsınız. Halkı arkanıza alacaksınız, milletinizin desteğini hissedeceksiniz. Bu da özel oylardır. Özel oylarınız çok yüksek olacak. İnandığım şey uğruna orada gerçekten mücadele etmeye hazırım. Ama bunu yapabilmek için dediğim gibi çok fazla özel oya ihtiyacım var benim. Özel oy her zaman güçtür. Çoğunluğa da ihtiyacımız var. Örneğin, Sular İdaresi uluslararası çalışma da yapıyor. Uluslararası çalışma olduğu zaman Türkiye ile de çalışma yapıyor. Ben yeni öğrendim bunu, Türkiye’ye yönelik birtakım çalışmalar yapmış. Hem de Amstel Gooi en Vecht Sular İdaresi bölümü, yani benim aday olduğum bölüm. O zaman çok mutlu oldum.

Bunu biraz anlatabilir misiniz?

Mesela Türkiye’de su işleriyle ilgili konularda Türkler ile ortak çalışmaları varmış. Bu ortak çalışmalar içerisinde altyapının oluşturulmasında biliyorsunuz Sular İdaresi çok deneyimli, 700 yıllık bir kurum olduğu için. Altyapının oluşturulması için birlikte çalışıyorlarmış. İstanbul ile birlikte çok iyi çalışmışlar. Gaziantep ile birlikte deprem olmadan önce çalışmışlar. Şimdi bir de deprem oldu. Hepimiz acılar içinde kaldık, ve halen onun acısını çekiyoruz. Öte yandan bölgenin tekrar yapılandırılması gerekiyor. Onun için Waterschap/Sular İdaresi altyapının oluşmasında rol oynayabilir. Bunun böyle olabileceğini söylüyorlar. Oraya gittiğimde bunların hepsini araştıracağım. Türkiye’ye yönelik de bu acıyı biraz olsun hafifletebilmek için bir şeyler yapılması gerekiyor. Onun için uğraşacağım. Waterschap/Sular İdaresi aldığı kararlar ne kadar önemli diye sordunuz. Bence çok çok önemli. Çünkü Waterschap/Sular İdaresi kendi başına bir kurum. Aldığı kararlar ne 2. meclisi bağlar, ne 1. meclisi bağlar, ne de diğer siyasi kurumları, belediyeleri bağlar. Sadece aldığı kararları onlarla birlikte alıyor.

Biliyorsunuz Hollanda konsensus ülkesi. Yani ‘Polder Model’ var bizde. Herkesi memnun ederek bir karar alacaksınız. Herkesi memnun etmek nedir? Birine mavi boncuk, diğerine yeşil boncuk değil. Herkesi o kararın içerisine çekip, ortak bir karara varmaktır. Bunun adı Poldermodel ve ben bu modeli her zaman çok sevmişimdir. Çünkü biz insan ayrımı yapmıyoruz. Waterschap/Sular İdaresi de insan ayrımı yapmıyor, kurum ayrımı yapmıyor. Ben nasıl herkese gidiyorsam, halkım diyorsam, benim milletim diyorsam, benim için fark etmiyor ne olduğunuz. Şimdiye kadar hiçbirimiz Waterschap/ Sular İdaresi’ni tanımadık. Ama gerçekten göründüğünden daha güçlü bir kurum.

Bir de şunu eklemek istiyorum, bu seçimlerde ilk defa Türklerin adayıyım. Daha önce bazı Türkler bulunmuşlar. Ama fazla Türklere ulaşıldı mı ulaşılmadı mı bilmiyorum. Çünkü onların bölgelerini bilmiyorum. Benim bölgemde hiç Türk olmadığı için ilk Türk adayıyım. Waterschap çok tanınmıyor. Evinize 2 tane oy pusulası geliyor. Bir tanesi Eyalet Seçimleri için diğeri de Sular İdaresi için. Eyalet seçimlerinin oy pusulası beyaz, Sular İdaresi’nin oy pusulası mavi. Amsterdam’dakiler mavi. Diğer seçim bölgelerinde farklı olabilir. Ama üzerinde Waterschappen yazıyor. O yüzden oy kullanmaya gittiğiniz zaman ayrı ayrı 2 oy kullanacaksınız. Ben 2. sıradaki İşçi parti’nin listesinde 4. sıradayım.

Eyalet Seçimlerini göz önünde bulundurursak…Ben hiçbir zaman illa şu partiye verin demem Ama PvdA ya veriseniz tabiki sevinirim. Ben orada kendim aday olsaydım, tabii ki kendime isterdim. Ama her zaman da şunu söylerim; siz gidin oyunuzu kullanın, sizin adınıza orada kim oturacaksa ona kullanın. Ama küçük partilere, oraya gittiği zaman çok fazla ses getiremeyecek partilere oyunuzu kullanmayın derim. Çünkü şöyle bir gerçek var; çoğunluk her zaman en büyük hakka sahip oluyor.

Ben insanımdan, halkımdan şunu rica ediyorum; lütfen gidip oy kullanın. Oyunuzu kullanın da nasıl kullanırsanız kullanın. Çünkü o bizim ana hakkımız. Anayasal hak biliyorsunuz. O hak bize verildi. O hakkı iyi kullanın diyorum. Yeter ki sandığa gidin. Ama Sular İdaresi için sandığa gidiyorsanız, tabii ki oylarınızı istiyorum.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum. Tek Türk aday olduğum için ben herkesin oyunu istiyorum. Benim için hiç fark etmiyor, hangi partiden olursanız olun, elinizi vicdanınıza koyun, lütfen sizden olan biri için oyunuzu kullanın. Ben orada hepimiz için olacağım.

RÖPORTAJ: İBRAHİM KARAMAN




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!