Tatile girerken tavsiyeler

Benim de 35 yıl aynı kaderi paylaştığım Batı Avrupa Türklerinin tatillerini ağız tadıyle ve umdukları gibi geçirmelerini dileyerek, samimiyetle bir kaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Bunu yapmamın en önemli sebebi Türkiye’deki Avrupalı Türkler imajıdır. Zira her yaz tatilinde ‘gurbetçi’ denilen bu Türkler çok acımasız ve zaman zaman da haksız eleştirilere maruz kalmaktadırlar.

Kurban Bayramı yavaş yavaş tatil dönemi dışına çıkmaya başladı. Geçen yıl tam tatilin başına denk gelen bayram, en azından bazı bölgeler için öyleydi, bu yıl Hollanda’da en erken yaz tatili 5 Temmuzda Utrecht, Gelderland, Flevoland, Zuid Holland ve Noord Brabant vilayetlerinin dahil olduğu Orta Bölgede başlayacağı için, 10 gün kadar erken gelmiş olacak. Güney ve Kuzey Bölgeleri ise epey geriden gelecek. Bu durum diğer Batı Avrupa ülkelerinde de aşağı yukarı aynıdır. Bu da demektir ki, bu ülkelerde yaşayan Türkler tatile bayram sonrası çıkacaklardır.

Benim de 35 yıl aynı kaderi paylaştığım Batı Avrupa Türklerinin tatillerini ağız tadıyle ve umdukları gibi geçirmelerini dileyerek, samimiyetle bir kaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Bunu yapmamın en önemli sebebi Türkiye’deki Avrupalı Türkler imajıdır. Zira her yaz tatilinde ‘gurbetçi’ denilen bu Türkler çok acımasız ve zaman zaman da haksız eleştirilere maruz kalmaktadırlar. Maksadım eleştirileri olumlu yönde etkilemektir, bu da davranışları mercek altına yatırıp bir özeleştiri yamaktan geçer. Kimse alınmasın lütfen!

Türkiye Türklerini en çok rahatsız eden şüphesiz, kendilerini doğrudan ilgilendiren, ancak ‘gurbetçi’ dediklerini dolaylı bile ilgilendirmeyen konularda ahkam kesilmesi. Maalesef bunu bizim Avrupalı Türkler orantısız bir şekilde yapıyorlar. Bu da tabii olarak, diğer olumsuz davranışlar da eklenince büyük tepki çekiyor. Sadece tepkiyle kalmıyor, aynı zamanda nefrete de dönüşüyor. Bunu bir nebze olsun önlemek için bir kaç somut teklifi ele alalım. Buna “yapılmaması gerekenler” de diyebiliriz.
Neymiş bunlar:
İlk olarak siyaseti ele alalım. Türkiye’de yaşayanları her alanda doğrudan ilgilendiren siyaset, yurt dışında yaşayanlar için, bir kaç kalemde anılabilen çok dar bir alanda etkilidir. Hal böyle olunca da kendisini ilgilendirmeyen konularda söz sahibi olmayı Türkiye’dekiler pek sindiremiyorlar. Tavsiyem siyaset tartışmalarına girmemek veya kendini ilgilendirdiği alanlarla sınırlayarak girmek.

İkinci tavsiyem ekonomiyle ilgili olacak. Avrupa’dan gelip buradakilere şükretmelerini söylemek öyle kolay hazmedilecek bir durum değil. Avrupa ile Türkiye’deki temel standartlar çok farklı. Haliyle karşılaştırma da çok zor veya gerçeklere dayanmaz. Mesela Türkiye’de parasını ödeyip ev ahibi olmak önemliyken, Avrupa’da ipotekle ev almak genel geçer kuraldır. Zaten sistem de ona göre düzenlenmiştir. Avrupa’dan gelip “siz peşin parayla ev alıyorsunuz, biz bunu yapamayız” demek akılcı bir yaklaşım olmaz.

Ücretleri karşılaştırmak da aynıdır. Şartlar bu karşılaştırmayı anlamsız kılacak kadar farklıdır. Bir de “senin maaşınla şu kadar şu alınır, benim maaşımla bu kadar bu” mantıksızlığına girmemek gerek. Her şey o ülkenin standartlarına göre değerlidir veya değersizdir. Anlamsız karşılaştırma can sıkmaktan başka bir işe yaramaz.
Kaçınılması gereken bir diğer konu da, oteller, restaurantlar ve diğer lüks yerlerde gördükleri insanlardan hareketle, halkın durumunun iyi olduğunu iddia etmek. Zira oralarda görülmeyen, görülse de hizmet eden konumunda görülen çok büyük bir kitle vardır. Çalıştığı otel veya restaurantta bir gün bile konaklama veya yemek yeme imkanına sahip olmayan sayısız insan vardır. Herkesi her an her yere gidebilir görmek gerçeklerle bağdaşmaz. Genellemeden kaçınmak lazım diyelim.

Üçüncü tavsiyem yaşanılan ülke ve Türkiye karşılaştırmalarıyla ilgili olacak. Maalesef bu oldukça rahatsız edici ve gerçeklerle tamamen zıt. Hem yaşadığın ülkenin halinin berbat olduğunu iddia edip, Türkiye’nin her haliyle daha iyi durumda olduğunu söyleyeceksin, hem de Avrupa’da yaşamaya devam edeceksin. Bu yaman bir çelişkidir. Haliyle “gel o zaman, ne diye orada kalıyorsun?” diyeceklerdir. İlla da bir karşılaştırma yapılacaksa, bu gerçek temellere dayanmalıdır. Kimse Türkiye’nin Batı Avrupa ülkelerinden daha iyi durumda olduğunu iddia etmesin. Bu hem doğru değil, hem de gülünçtür. Tabii ki Türkiye 30-40 yıl önceye göre büyük gelişme göstermiştir, ama bu Batı Avrupa standartlarının yakalandığı anlamına gelmez. O noktaya gelmek için daha yiyecek çok ekmek vardır. Üstelik zaman zaman görülen tökezlemeler de süreci daha da uzatmaktadır. Gelin bu karşılaştırmayı yapıp da milletin damarına basmayalım!

Son olarak trafikteki davranışlara değinmek istiyorum. Bu sadece insanlarda rahatsızlık uyandırmıyor, aynı zamanda güvenlik için de oldukça tehlikeli. Zira lüks araçlarla Türkiye’ye gelen tatilciler trafik ihlali konusunda yerlileri bile sollamaktadırlar. Aşırı hız, hatalı ve tehlikeli sollama, dinlenmeden yolculuk yapıldığı için yapılan kazalar ilk akla gelenler.

Sonuç olarak da her yıl binlerce insan trafikte telef olurken, onbinlerce aile de tarifi imkansız acılara gark edilmektedir. Bunlara, en azınadan bizim payımıza düşen kısmıyla, hiç gerek yoktur. Kurallara uymak ve trafikte herkese saygılı olmakla epeyce mesafe almak mümkündür. Bu da zor olmasa gerek!
Bayramınız kutlu ve mutlu olsun. İyi tatiller dileklerimle,




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!