Türk kahvesi

28 Mayıs 2023 gecesi Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turu gerçekleşti. Lezzetli bir Türk Kahvesi eşliğinde televizyonlarda secimi izledik. Mevcut Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOGAN %52,18 ile tekrar bir beş yıllığına seçildi. Vatanımıza milletimize hayırlı uğurlu olsun. Seçim kazasız belasız çok şükür bitti. İnşallah bundan sonra milleti dışlama, ötekileştirme, kutuplaştırma olmadan kardeşlik içinde bir birlik ve beraberlik içinde milletimiz olsun.

Kahveyi severim, hele hele taze kavrulmuş olanı çok severim. Atalarımızın bu içeceğin müptelası olmaları bu gün bile anlaşılabilir.  Maalesef çoğu konuda olduğu gibi kahveyi Yemen’den getirdik getirdik, ama onu bir türlü geliştiremedik. Nasıl Yemen’den geldiyse öyle kaldı, bizim kahvemiz kötü olduğu için bu yazıyı yazmadım. Elin oğlu kahveyi değişik kavurma pişirme teknikleri ile, sunumlarla dünyanın her yerine müşterisi tıka basa dolu garantili kahve dükkânları açtığı için yazdım. O ülkelerin ekonomisine, istihdamına ve o ülkelerin tanıtımına katkısı olduğu için yazdım. Bizim Türk Kahvemizin kötü olduğu için hiç değil.

Yakın zamana kadar kahveyi değişik harmanlama teknikleriyle, kavurma şekillerini araştırmak aklımızın ucundan bile geçmedi aklımızın ucunda geçtiyse de dünyaya Türk Kahvesini bir Türk markası yayamadık. Bizim kahvemizi yeterince tanıtamadığımızdan ya da sahip çıkmadığımızdan komşumuz Yunanlılar Türk Kahvesini Yunan Kahvesi olarak dünyaya sundu biz maalesef şimdiki gibi biz sadece tükettik. Biraz kahvemizi tanıtalım. Türk kahve çekirdekleri meşhur (Kahve Yemen’den gelir) türküsünde de vurgulandığı gibi eskiden Türk Kahve çekirdekleri Yemenden gelirdi, 1727 yılında Brezilya’dan kahve ithal edilmeye başlanmıştır. Brezilyadan gelen kahve Rio Manas 2 ve Rio Manas 3 adalarından kahve türü (Coffe Arabica) çekirdekleri geliyor. Türkiye’nin en lezzetli ve en kaliteli kahvesi  Harput Dibek kahvesidir. Yumuşak bir içime sahiptir. Kahvenin içeriğinde bulunması zor ve dünyada çok pahalı olan kakule tohumu bulunmaktadır. Bu sebeplerden en iyi Türk kahvesidir. On en iyi Türk kahve markası sırayla şöyledir Mehmet Efendi Türk Kahvesi, İbrahim Bey Türk Kahveleri, Kahve Dünyası, Kocatepe Türk Kahvesi, Selamlique Türk Kahvesi, Harput Dibek Kahvesi, Ahanda Türk Kahvesi, Tchibo Türk Kahve, Hacı Şerafettin Gümülcine Türk Kahvesi, Tada Sahure Hanım Türk Kahvesi. Asırlardır biz Türklerin bir numaralı içeceği her zaman çay olmuş olsa da kahve de son 20 yılda çayla yarışır hale gelmiştir. Sırasıyla Türk kahve evlerinin Kahve Dünyası, Kahve Diyarı ve Kahve Durağı. Tabii ki yabancı kahve evlerinin sayısı hem ülkemizde hem de dünyada Franchise adı verilen kahve ev zincirleriyle  çoğalmıştır.

Demem o ki elin oğlu kahveyi yalnızca içmemiş onlarca kahve çeşit ortaya çıkarmıştır yani Üsküdarı geçerek dünya markalarını (Lavazza, Illy, Borbone, Vergano, Passalacqua, Kimbo, Pellini, Segafredo, Melitta, L’OR, Starbucks, Tully’s Coffee, Coffee Beanery, Dunkin Donuts, Caribou Coffee, Gloria Jean’s, McCafé, Tim Hortons, Costa Coffee, Nescafe kahve, Tchibo kave, Shazel Kahve, Jacobs kave Oze kahve, Coffeemania ve yurdumuz Hollanda’nın markası Douwe Egberts) gibi markaları oluşturmuştur. Bu lezzetli acı içeceki dünyaya satarak kendi ülkelerinin ekonomisine istihdamına ve ülkelerinin reklamına katkı sağlamış.

Neyse kendi kahve sevgime dünyama döneyim. Dedem Ali KAA (ağa) amcam Şıh Duran gibi uzun yıllar köyümüzde muhtarlık önderlik yapmış. Amcam da dedem gibi kahveyi çok severdi, misafirlerine hep taze kavrulmuş kahve ikram ederdi.

Önce kahve çekirdeklerini tavada kavurur sonra yüzeyi işlenmiş pirinçten öğütme makinasında öğürürdü. Bizlerde onların yanında yârdim ederdik. Her zaman kahveyi fazla yapardı bizde keyifle içerdik.

On iki yaşında Hollanda’ya gelince, benim kahve otlakçılığım da bu sebepten sona ermişti. Hollanda’da taze çekilmiş ve kavrulmuş kahveyi uzun zaman içemedim. O günlerde biz gurbetçiler misafirlere ikram Türk çayı ve İsviçre kahvesi “NesCafe” ikram edilirdi. Bende istemeyerek kerhen sıcak suda çözülmüş NesCafe yudumlardım. Bizim evde ara sıra da babam ablama halis muhlis Türk kahvesi yapardı, ailece asil kahve içicileri gibi bizde misafirlerle keyifle içerdik. Zamanla okul, sonra memuriyet ve kendi şirketlerimde bu kahve olayını abarttım. En güzel kahve öğüten ve kavuran makinalar alarak bu lezzetin farklı aromalı tatmaya başladım.

Hala sabah kahve içmeden ayağımı dışarıya bile atmıyorum. Tek şartım türküdeki gibi taze öğütülmüş ve kavrulmuş olmalıdır.  Bu güzel alışkanlık ne kadar Türk kahvesi içerek başlasa da Hollanda’nın bizleri kazandırdığı en güze alışkanlıklardan biridir.

Aslında hiç bir bağımlılık iyi değildir, ama bu bağımlılık benim gibi kahve severlere çok iyi geliyor. Bana Hollanda’daki kahve kültürü çok şey kazandırdı örneğin dünyanın farklı bölgelerinde yetişen kahveleri yudumlama onların farklı aromalarını tanıma ve tatmama fırsatı verdi.

Kahvenin tarihçesinin bilmeyenler için kısa bilgi vermek isterim. Kahve bitkisi onuncu veya on birinci yüzyılda Etiyopya’da keşfedildi. O bölgede bu bitkiye siyah altın adi verilmiş, rahatlatıcı ve is görmeye pozitif etkisinden dolayı bu lezzetli yaygın tüketilmeye başlamış. On besinci yüzyıla geldiğinde Yemen ve bölgesinde bu bitki yetişmeye ve tüketilmeye başlanmış.

Bir kaç asır sonra Iran, Mısır, Suriye ve orta doğunun diğer ülkelerin de tüketilmeye başlanmış. Bizim topraklara gelmesi Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı 1517’de fethi ile Memluk devletinin yıkılmasıyla Yemen, Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle olmuş. 1543 Yemen Valisi olan Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirmiş ve dünyanın her yerinde sevilerek tüketilen bu lezzet önceleri sarayda (Padişahın kahvesini hazırlamakla görevli kahvecisi başı bile vardı) daha sonraları tüm Osmanlı topraklarında da sıkça tüketilmeye başlamıştır. O günden sonra Türklerin vazgeçilmezlerinden olan Türk Kahvesi olmuştur, kahvenin bir türküsü bile yazılmış kahve gibi severek dinleriz. “Kahve Yemen’den Gelir”.

Kahve Yemen’den gelir/Bülbül çemenden gelir aman/Bülbül çemenden gelir aman

Kahve Yemen’den gelir/Bülbül çemenden gelir aman/Bülbül çemenden gelir aman

A canım, sürmelim, palazım.
Kekliğim de yeşilim aman, aman, aman, aman, aman
A canım, sürmelim, palazım
Kekliğim de yeşilim aman, aman, aman, aman, aman.

Dağda keklik kovarım/Düştüm dizim ovarım aman/Düştüm dizim ovarım aman

Dağda keklik kovarım/Düştüm dizim ovarım aman/Düştüm dizim ovarım aman

A canım, sürmelim, palazım
Kekliğim de yeşilim aman, aman, aman, aman, aman
A canım, sürmelim, palazım
Kekliğim de yeşilim aman, aman, aman, aman, aman.

Kahve o zamandan beri kültürümüzün mutluluklarımızın, üzüntülerimizin kısaca hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur.

Dünyada yüzden fazla kahve türü vardır, ama genelde bilinen ve ticari olarak en çok satıla kahve çeşidi ise dörttür. Sırasıyla 1. Arabica, 2. Robusta, 3. Liberica ve 4. Excelas kahvedir. Ayrica kahve çeşitleri ise temelde üçe ayrılır; Espresso bazlı kahveler, filtre kahve ve çözünebilir kahve.

Hollanda’da en çok tanınan kahveler; zwarte koffie dediğimiz siyah kahve (espresso of expresso, Franse usulü), Americano, Filitre kahve, Hazelnoot koffie (fındık aromalı), De ristretto ( benim en çok sevdiğim) türüdür, Koffie met room, Latte koffie, De macchiato, sütlü kahve Koffie met melk, De cortado, De Flat White, De cappuccino, Lange koffie, Frappe, Instant ve De Moka) gibi çeşitleri vardır.

Bir de dünyanın en pahalı kahvesi vardır, yarım kilosu 180 euro’dan başlayıp 1100 euro’lara kadar çıkar. Bu kahvenin elde edilmesi oldukça tuhaf ve meşakkatlidir.  Kahvenin bir de çok önemli dört ayaklı emektarı bir Kopi Luwak kedisi vardır. Kedinin yediği kahve çekirdeklerini midesindeki bir takım asitlerle fermente olarak dışarıya çıkarır. Dışarıya çıkan çekirdekler kedinin gübresinden ayıklayıp yıkandıktan sonra özenle kurutulur ve kavrulur bu kahvenin ismi de Luwak kahvesidir.

Tabii ki herkesin merak ettiği konu bu kahvenin özelliği nedir ki bu kadar pahalıdır. Bu kahve hem az çıktığından hem de temine etmek oldukça zor olduğundan dünyanın hiç bir kahvesine benzemeyen aromasından bu kahve dünyanın en pahalı kahve unvanını elinde tutmaktadır. Anlayacağınız dünyada onlarca çeşit değişik aromalı kahveler vardır, ama dışkıdan çıkan kahve dünyanın en pahalı kahvesi. Tabii ki biz Türklerin favorisi bizim Türk kahvemizdir. Tek kelimeyle mükemmel dinlendirici, sindirici, rahatlatıcı ve birleştirici, ilaç gibi bir kahvedir.

Kahve üretimi yapan ilk on ülke sıralaması şöyledir. Brezilya, Vietnam, Kolombiya, Endonezya, Etiyopya, Honduras, Hindistan, Uganda, Meksika ve Guatemala’dır. Kahve çekirdekleri çoğu kez yetiştiği yerde islenmemektedir, genelde tüketimin çok olduğu ülkelerde üretilmektedir. Avrupa’da önemli kahve üretici ülkeler şöyledir (İtalya’da (32%0, Almanya (30%), Fransa (8%) yurdumuz Hollanda (7%) ve İsveç (5%) üretilmektedir. Kahve kimi Afrika ülkelerinde kimi zaman güney Amerika’daki ülkelerden işlenmemiş halde kahve çekirdekleri gelerek bu ülkelerde üretilir ve o yetiştiren ülkelere gerisin geri çok yüksek fiyatla satılır.

Modern sömürge mi kapitaliz mi ne diyeceğimi ben bilemedim, artık siz adını koyarsınız. Aklını kullanan hakkını arayan ne köle olur nede sömürülür. Vatanımızda kahveyi severiz aynı zamanla kahve kültürümüzün sanatımızın, türkülerimizin bir parçası olmuştur. En bilinen türkülerden bile dillendirmişiz. Kahvenin kıymetini vurgulamak için kullandığımız nezaketin dili ahdi vefa, hatır nazın söz kahvenin kırk yıl hatırı var diyerek bu ağır anlamlı olan bu güzel sözü toplumumuzda yediden yetmişe bilinir ve kullanılır.

Buraya kadar kahve hakkında verdiğim bilgi yeterlidir. Kahvenin kırk yıl hatırı var derler, Elbette doğrudur bizim insanımızda, kültürümüzde her zaman vardı ve var olmasını dilerim.

Yazımın başında yazdığım gibi vatanımızda önemli kıyasıya bir secim yarışı bazen tansiyonlar yükseldi bazen de anlamsız konular bir birbirine karıştırıldı ve secimler AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın lehine bitti.

Bundan sonra umarım millet bir birine daha nezaketli daha anlayışlı daha mantıklı Parti programlarının farklılıklarını demokratik şekilde izah ederek saygılı yaklaşırlar.  Kırk yıl hatırı olan kahve bile bu çekişmelerden bozulmuş. Millette ne hatır ne naz kalmamış, kim bilir içtiğimiz egzotik kahvelerin kültürümüzde ahlakımızdaki törelerimizde verdiği erozyon mu, siyasetin yalanlı, küfürlü, kaba kuvvetli nahoş dilimi ben bilmiyorum. Bildiğim tek gerçek ağzımızın tadı bozulmuş. Kardeş kardeşle arkadaş arkadaşla konuşmuyor. Sosyal medya çöplüğünde tanıdığım bir arkadaş seçimler savunduğu tarafın lehlerine bitince “Türkiye’yi terk edecek Bizans kalıntıları vardı haydi gidin artık diyor”. Diğer kendi gibi düşünenler alkışlıyor Bay bay diyor. Bu söylem dili güzel değil nahoş ve çok tehlikeli aklınızı lütfen başınıza alin. Bu güzel vatan iktidarın da, muhalefetin de vatanı. NOKTA.

Temennim odur ki; özgürlüklere saygılı, demokratik, adaletin, hakkin, hukukun adam kayırmadan herkes için kânunların aynı işlediği olsun ve liyakat sahibi kadrolar ve yöneticilerle yönetilen bir Türkiye olsun.

Ulu Önder Gazi  Mustafa Kemal Atatürk’ün 20 Nisan 1931 Türkiye Büyük Millet Meclisini söylediği güzel söz hem Türkiye hem de dünya barışına katkı sağlayan “Yurtta sulh, cihanda sulh” (Peace at home, peace in the World) ilkesiyle yönetilen bir Türkiye olsun.

Kahveyi severim hem taze kavrulmuş hem de yeni çekilmiş ve kırk yıl içenlere hatırı olsun.

Saygıyla, sağlıklı, esenlikle kalın.




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!