Yozgatlı’lığımız ‘Arabaşı’ konusunda yine tuttu

Geçtiğimiz günlerde bir devlet büyüğümüz hemşehrimle dost meclisinde Arabaşı konusunda bir sohbetimiz olmuştu. O mecliste vermiş olduğum söz üzerine bu yazıyı kaleme almaya çalıştım. Biraz Yozgatlı olmamız, biraz da nostalji kokan konuları yazma isteği bu hususu sizlerle paylaşmama vesile olmuştur. İlginizi çekmesi dileğiyle keyifli okumalar dilerim.

Arabaşı; Orta Anadolu bölgesinde bilinen, çeşitli baharatlar, yaban kanatlı hayvanlar, hindi, horoz, tavuk ve tavuk suyundan yapılan çorba ile hamurdan oluşan, kış günlerinin şifa kaynağı, dost meclislerinin vazgeçilmez bir yemeğidir. Bir Yozgatlı olarak; bu yemeğin arapsaçına dönmüş hangi yöreye ait olduğuna ve özelliklerine değinmek istedim. Yozgat yöresine ait olan bu yemeğin hakkından bir başka yöreye bir tas vermeyi bırakın, bir kaşık bile verilemez.

Asıl unutulmaması gereken konu; Arabaşı yemeğinin, birleştirici, şifa kaynağı, içinde bir kültür barındıran, Türk Mutfağı’nın sayılı yemekleri arasında olmasıdır.

Bu yemeğin ismi hakkında bir çok rivayet söz konusudur. Tam olarak nasıl olduğu bilinmemekle birlikte Eski Türk Toplumları’nda geceye ait üç vakitten birisinin adı olarak bu yemeğin adı konmuştur. Eski Türk Toplumu’nda geceye ait üç vakit bulunmaktadır. Bunlar; Bubaş, Obaş ve Arabaş’tır.

Bubaş; çay içilip çerez yenen akşamdan sonraki saatlerini,

Obaş; gecenin sabaha yakın olan kısmını,

Arabaş ise yatmadan önceki zaman dilimini temsil etmektedir.

Çoğunlukla kış aylarında, ‘çaydı-çerezdi’ muhabbetti derken karnı acıkan ev ahalisinin, yatağa girmeden önce içtiği çorbaya Arabaşı Çorbası dendiği rivayet edilmektedir.

Hayat tarzlarının değişmesiyle birlikte bu kelime zaman içinde dezenformasyona uğramış, kuşaklar arası aktarımda eksikliklerden kaynaklı olarak zamanla sanki Araplardan geçmiş gibi kullanılmaya başlamıştır. Oysa ki bu yemeğin Arap kültürü ile yakından uzaktan alakası bulunmamaktadır. Hem yemeğin özellikleri hem de coğrafi ve iklim koşulları da bu hususu mümkün kılmamaktadır. Arabaşı soğuk kış günlerinin bir yemeğidir ve Arap coğrafyasında da bu soğukluk mümkün değildir.

Arabaşı yemeğinin yukarıda açıklanan ve aşağıda bahsedilecek konuyla birlikte Yozgat yöresinin bir yemeği olduğu netlik kazanacaktır.

Arabaşı; Anadolu’ya yerleşen Türkmen Bozok Boyu‘nun kış akşamlarının vazgeçilmez ana yemeklerindendir. Yozgat’ın ilk ismi Türkmen Boyu’ndan gelen “Bozok” ismidir. Bozok ismi zamanla Yozgat olarak değişmiş ancak, halk arasında halen Bozok olarak kullanılmaktadır. Bozok’lar Selçuklu İmparatorluğu’ndan beri Anadolu’nun temel boylarındandır. Zamanla nüfusun artmasıyla ana grup Yozgat ve çevre illerde kalsa da Anadolu’nun (Türkiye’nin) değişik bölgelerine göç etmişlerdir.

Bu göçle birlikte Arabaşı yemeği de bir çok ilde yapılmaya başlanmış olup, temeli Yozgat ilidir. Her ne kadar bazı illerimiz bu lezzetli Türk Mutfağı’nın yemeğini kendi yörelerinin yemekleri olduğunu söylese de Yozgat Belediyesi 27 Aralık 2013‘te Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurarak Arabaşı’nın tescil ve coğrafi işaret patentini almıştır.

Arabaşı; soğuk kış akşamlarına özel bir yemektir. Sebebine gelince, kış aylarında obalarda işlerin azalması, oba erkeklerinin gündüz avcılık faaliyetleri ile zaman geçirmesi, avladıkları kanatlı hayvanların değerlendirilmesi amacıyla, bu yemeğin oluşumuna büyük bir katkı sunmuşlardır. Bol acılı ve sıcak çorbanın etkisini azaltmak, doyurucu özelliğini arttırmak amacıyla her evde bulunan ‘undan soğuk hamur’ yapılmakta ve yanında sunulmaktadır. Burada hamur deyip geçmemek gerek. Yemeğin bütünleştiricisi ve doyurucu tarafıdır. Her undan da tutmaz bu hamur. Özlü undan yapılmaz ise tutmayacağı bilinir. Bir kıvamı, bir görseli vardır. Nasıl özü sözü bir olmayan insan düzen tutmazsa bu hayatta, özü olmayan undan da olmaz bu hamur. Hamurunun tutması özlü Anadolu buğdayına ve nasır tutmuş kadınlarımızın maharetli ellerine, emeklerine bağlıdır.

Özlü buğday unundan tutturulan hamurlar kasenin ortasına konur ve çorbayla birlikte muhteşem buluşma gerçekleştirilir. Arabaşı bir yemek olarak tanımlanamaz. Arabaşı; yüzyıllarca önceden günümüze gelen bir kültürdür, kış günlerinin sıcacık dostudur, şifa kaynağıdır, aile bireylerini, arkadaşları, dostları, küsleri bir araya getiren birleştirici bir güçtür. Dolayısıyla ‘Arabaşı’nın özü Yozgat’ta olan, şifası, dostluğu, kültürü bütün Anadolu’ya yayılan bir yemektir.

Dilimiz döndüğünce Arabaşı kültürünü anlatmaya çalıştık. Biraz da tebessüm etmeye ne dersiniz. Yozgat ve yöresine ait Türkmen Bozokları’nın kendilerine münhasır hal hatır sormak, bir muhabbet başlatmak için kullandıkları, içinde bir sürü anlam barındıran ama tek kelime ile söylenen ve tek kelime ile cevap alınan bir sözcükleri vardır. Bu yörede; “Ne yapıyorsun?”, “Ne’ örüyorsun?”, “Ne iş yapıyorsun veya görüyorsun?” diye laf uzatılmaz. Kısaca, “Nörüyon?” dersin. Sorunun muhatabı da çok uzatmaz, “İyiyiz, gördüğün gibi” anlamına gelen “Nörek!” cevabını verir. Bizler de gurbet ellerde ‘nörek’ işte; dayanışacağımız, acımızı mutluluğumuzu paylaşacak gönüldaşlar arıyoruz.

Hazır dayanışmadan, acımızı sıkıntılarımızı paylaşmaktan bahsetmişken, aşırı sağcı Rasmus Palu’nun İsveç Büyükelçiliği’miz önünde ve Danimarka’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yakmasından bahsetmeden geçmeyelim. Hollanda’da buna benzer bir eylemi Vatansever Avrupalılar Hareketi PEGİDA geçtiğimiz yıllarda yapmıştır ve yapacaklardır. Görünen o ki önümüzdeki dönem Eyalet seçimleri arefesinde Müslümanları daha da gerecek ve provoke edeceklerdir. Bu ve buna benzer eylemlerde aklı selim hareket etmeli, hukuka ve yasalara bağlı kalarak itirazlarımızı yapmalıyız. Aksi eylemlerle onların ekmeğine bal sürmüş oluruz. Hollandalı Müslümanlar olarak her platformda Anayasanın 11. maddesinden doğan “Din Özgürlüğü” hakkımızı dillendirmemiz ve savunmamız gerekir. Öncelikle bu haksız ve çirkin eylemlere karşı Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK’ların) hükümet nezdinde başvurularını yapması daha etkili ve anlamlı olacaktır.

Anlamlı demişken; önümüzdeki 15 Mart 2023 tarihinde “Eyalet ve Su İdare Seçimleri” (Verkiezingen Provinciale Staten en Waterschappen 2023) olacaktır. Bu nedenle; bir vatandaş olarak seçme ve seçilme hakkınızı mutlaka kullanmalısınız. Türkiye seçimlerinde göstermiş olduğumuz ilgiyi yaşadığımız ülkede de direk bizleri ilgilendiren konularda mutlaka kullanmalı ve söz hakkına sahip olmalıyız.

Vatandaşlık görevinizi yaparak kullanacağınız oyun nelere etki edeceğinin bilinmesi amacıyla sizleri “Eyalet Yönetiminin” (Provinciale Staten) yetki ve görevlerini anlatmak istiyorum. Eyalet Yönetimi; İl Eyalet Meclisi, ulusal ve ili kapsayan kendi politikasını uygular. Kasaba ve köylerin genişlemesi ve nerede sanayi siteleri ve ofis parklarının inşa edilebileceğini belirler. Karayolları, demiryolları, gemi bağlantıları, sanayi alanları, tarım ve doğa alanları ile dinlenme tesislerinin nerelerde yer alacağını belirleyen kurumdur. Ayrıca il eyalet meclis üyeleri, birinci meclisi (Senato’yu) seçer.

Su idaresi yetki ve görevleri ise; Su kurulları (suyun temizliği), kanallar ve ‘polder su yolları’ gibi bölgesel sulardan sorumludur. Örneğin, balık stoklarının korunması için suyun temiz olmasını sağlarlar. Su panoları (dijken) ayrıca ülkeyi sellere karşı korur ve çiftçilerin ürünleri için yeterli yeraltı su ya da üstü suya sahip olmalarını sağlar.

Bizleri direk ilgilendiren bu seçimlerde güç birliğimiz için oyunuzu mutlaka kullanınız.

Esenlikle, sağlıklı kalın.




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!