Acılarla Yoğrulan Dünya: Hatay’dan, Erzincan’a ve Gazze’ye

Bu sabah, kedimi (Aslan’ımı) elem bir trafik kazasında kaybettim ve eşim ve iki oğlumla  âlem-i ebediyeye yoladik. Aslanın kaybının acısıyla yüreğimde derin bir boşluk hissederken, çevremizde yaşanan diğer acıları da düşündüm. Hatay’daki yakınlarını kaybedenlerin acısı, evladının enkaz altında cansız bedeniyle yanında duran babanın çaresizliği, tüm Hataylıların yürekleri yakan hüzünleri ve Gazze’de İsrail saldırıları sonucunda savunmasız Filistinli masumların yaşadığı dehşet… Tüm bu acılar, insanlığın derin yaralarına işliyor.

Hatay’daki yakınlarını kaybedenlerin acısı, tarifsiz bir hüzün ve kayıp duygusuyla dolu. Evlatlarını, aile fertlerini, sevdiklerini kaybetmenin acısıyla yürekleri paramparça olmuş durumda. Özellikle enkaz altında kalan çocuklar, anne-babalarının yüreklerini dağlıyor. Bir baba, enkaz altındaki kızının elini bırakamıyor, umutla bekliyor, dualar ediyor; ama çaresizliğin pençesinde boğuluyor.

Tüm bu acıların yanı sıra, Hataylıların yaşadığı hüzün, bir toplumun bir araya gelip dayanışma içinde olma çabasıyla birleşiyor. Ancak, bu acılarla yoğrulan dünyada, Hatay’dan Erzincan’a ve Gazze’ye uzanan bir başka trajedi var. İsrail, dünyada hiçbir değeri, kuralı tanımadan masumların üstüne tonlarca (70 bin ton) bomba atıyor ve bu saldırıların sonucunda savunmasız 30 binden fazla Filistinli masum hayatlarını kaybediyor. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar… Hiçbir ayrım yapılmadan, acımasızca yok ediliyorlar. İsrail savaş hükümeti Rafha’a saldıracağını bildiriyor, Katar’daki ateşkes müzakeresini bekliyorlar ve 1,5 milyon masumun hallaç pamuğu gibi oradan oraya savrulmasına sebep oluyorlar. Tamamen Filistinlilerin soyunu kırıyorlar, bunun adı ise “SOYKIRIM”.

Çaresizliğin acısı ise her üç trajedinin de ortak noktası. İnsanlar, yaşadıkları acıları kimseyle paylaşamamanın, çaresizlik içinde çığlıklarını duyuramamanın verdiği hüznü yaşıyorlar. Dünya ise genellikle bu acıları duymazdan geliyor, umursamaz bir tavırla hareket ediyor.

İslam ülkeleri, İsrail’i sadece sözle kınamakla yetinmektedirler, zerre faydası olmayan bomboş havada laflar, hepsi bu. 57 İslam ülkesi, İslam birliği adı altında bir araya gelmekte ve Türkiye de dahil olmak üzere, sadece kınamaktadırlar. Samimi olsalardı, İsrail’e Benî Nadir kabilesi kuşatma altındayken, Hz. Peygamber sahabelerini hurma ağaçlarını kesmelerini ve yakmalarını emretmiştir. Taif saldırısında, Hz. Peygamber hurma ağaçlarını kesmelerini ve bahçeleri yok ederek ekonomilerine darbe vurarak savaşı sona erdirmiştir. Ve İsrail’i barışa zorlarlardı. Elbette, vicdan sahibi olan bazı ülkelerin liderleri bulunmaktadır; örneğin Güney Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz Canel ve Venezuela Dışişleri Bakanı gibi vicdan sahibi insanlar. Onlar, kendilerine düşenin en fazlasını yapacaklarını ve yapmaktadırlarını göstermişlerdir. Amerikalı bir asker, “bu soykırıma ortak olamayacağım, gözlerimi yummayacağım” diye kendini Amerika’da İsrail büyükelçiliği önünde ateşe veriyor. Vicdansız yönetimler, bu vahşeti, bu feryadı görmemekte veya duymamaktadırlar. Bizim Müslümanlar ise, İsrail’e bir yaptırım dahi uygulayamamaktadırlar. Hoş yapsalar bile, ticaretlerine zarar verme korkusu, vicdan muhasebesinden daha büyük bir etkiye sahiptir.

 

 

 

Acılarla dolu bu dünyada, umutsuzluğa kapılmamak ve birbirimize destek olmak önemlidir. Birbirimizin acılarını paylaşmak, dayanışma içinde olmak ve adalet için mücadele etmek, insanlığın ortak sorumluluğudur. Başkasının acısını, dini, ırkı, milleti, rengi ne olursa olsun ortak hissedersek, belki de bu şekilde gelecekte daha az acı olan bir dünya inşa edebiliriz.

 

Saygıyla, esenlikle ve acısız kalın.

 




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!