Gazze Dramı (Soykırımı) ve Fırsat(çı)ları

Her geçen gün, İsrail’in orantısız saldırısıyla ilgili yeni bir bombardıman haberi ve onlarca Filistinli masumun katliamıyla karşılaşıyoruz. Bu insanlık dışı saldırılar ve bu saldırıları fırsat bilen diğer caniler, insan gibi görünseler bile insanlıklarını kaybetmişlerdir ve bu suçun gizli ya da açık ortaklarıdır.

Hollanda’da her gün farklı bir şehirde bu katliam protesto edilirken, Gazze’deki kadınlar, yaşlılar ve çocuklarının çığlıklarını geniş kitlelere duyurmaya çalışıyorlar. Ancak Hollanda’nın resmi haber kanalı NOS bile bu katliamı basit bir haber gibi sunuyor ve Hamas’ın savaş başındaki saldırısını tekrar tekrar bildiriyor ya da yakalanan mühimmatı büyük haber diye vurgulayarak asıl olayı gölgede bırakmaya çalışıyor. Hollanda hükümeti ise İsrail’e sınırsız yardım yaparak insan hakları ihlallerini görmezden geliyor.

Düşmüş bir hükümetin başbakanı Rutte’nin, Uluslararası Adalet Divanı’nın Hollanda’da olmasına rağmen neden “İsrail’e sınırsız destek verdiği” sorusunun cevabını, Volkskrant yazarlarından Arnout Brouwers tarafından şu şekilde yanıtlanıyor: “Belki de Rutte’nin kişisel başka nedenleri (NATO’nun genel sekreteri olma arzusu) motivasyon sebebimi diye soruyor? Volkskrant “(Zijn er misschien nog andere, persoonlijke motieven die een rol spelen voor Rutte? Critici zien de profileringsdrang van iemand die secretaris-generaal van de Navo wil worden). Yani başbakanımızın endişesi, soykırıma çözüm değil, duygusal bir durum, krizi fırsata çevirmek gibi görünüyor.

Gazze sorunu, yıllardır uluslararası hukukun göz ardı edildiği, Filistinlilerin kendi ülkelerinde açık hava hapishanesinde yokluk, acı ve zulümle yaşamaya terkedildiği ve dünya genelinde söz sahibi kim varsa istisnalar dışında üç maymunu oynuyor. Bu sorun, sadece bölgesel bir mesele olmaktan çıkıp, uluslararası alanda insan haklarını savunan birçok ülkenin ve vicdan sahibi insanların kanayan yarasıdır. Farklı ülkelerdeki insanlar, bu soruna duyarlılık gösterirken, devletler arasındaki tepkiler ve eylemler maalesef sözde kalıyor.

Rutte’nin şahsi motivasyonuna rağmen, Hollanda’da halkın büyük bir kısmı Gazze’deki zulme karşı duyarlı ve tepkili bir tutum sergiliyor. Kamu personeli (Rijksambtenaren) bile bu konuda hükümeti yüksek sesle protesto ederek tepki gösteriyor. Hollanda’nın İsrail’e verdiği desteği durdurmasını ve acilen kalıcı ateşkese katkı sağlamasını (Nederland moet oproepen tot een permanent staakt-het-vuren) talep ediyorlar. Dünya genelinde vicdan sahibi vatandaşlar, İsrail’e destek veren firmalara boykot uygulayarak duyarlılıklarını gösteriyorlar.

ABD’nin bu soykırımı neden kayıtsız desteklediği sorusuna cevap veren VRT NWS ABD muhabiri Björn Soenens, “Amerikaanse Joden voelen allemaal een band met Israël. Men noemt Israël wel eens de 51’e staat van de VS” ifadesiyle Amerika’nın Yahudi nüfusunun İsrail’e duyduğu bağa dikkat çekiyor. ABD’deki Yahudilerin ekonomik güçlerin ve siyasi etkilerin rolünü vurguluyor. Halkın yüzde 2’sinin Yahudi kökenli olması, ekonomik güçlerini ve siyasi etkilerini göz ardı etmemek gerektiğini belirtiyor. Örneğin, dışişleri bakanı Antony Blinken, “Ben Yahudi’yim ve her şartta ben ve ABD halkı İsrail’in yanındadır” diyor. Bu söylem kısmen doğru olsa da ABD’de vicdan sahibi milyonlarca insanın olduğunu unutmamak önemlidir. Bence ABD’deki duyarlı insanlar sayısı Müslüman ülkelerinden bile daha fazladır ve bu duyarlı insanlar bu çirkin savaşı durduracak en etkili güçtürler.

Bu insanlar her yerde sesini duyuruyor; örneğin Joe Biden, Güney Carolina’da bir kilisede konuşmasını durdurarak yüksek sesle “Gazze’de ateşkes” diye Amerikan başkanını eleştirdiler. Vicdan sahibi olanlar, hangi ırktan veya dinden olursa olsun, yukarıdaki kilisede protesto yapanlar arasına hahambaşıları bile vardır. ABD’nin İsrail’e sağladığı bu sınırsız askeri ve ekonomik destek, ABD seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte Yahudi lobisini ve seçmenini hesaba katarak devlet nezdinde resmi tepkilerin sınırlı ve hakka netten uzak oluyor.

Türkiye’de ise milyonlarca kişi, İsrail’in zulmünü protesto etmek amacıyla sokaklara dökülüyor ve toplumun duyarlılığını ortaya koyuyor. Ancak, devlet nezdinde Cumhurbaşkanı Netanyahu’nun saldırılarının Hitler’in saldırılarından farkı yok ifadesiyle bu soykırımı kınıyor. Volkskrant yazarı Daan de Viries, Erdoğan’ın Adolf Hitler ve Nazi yöntemleri söylemlerine yabancı olmadığını belirtiyor. 2018’de, ‘bazı İsrailli liderlerde Hitler ruhu yeniden canlandı’ ifadesini kullanmıştı. 2017 yılında ise izinsiz olarak Hollanda’ya gelen bir Türk bakanının Hollanda hükümeti tarafından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kayanın Hollanda’ya girişinin yasaklanmasının ardından Erdoğan, Hollanda’yı “Nazi kalıntısı” olarak nitelendirmişti. Aynı yılın başlarında, Almanya’daki Türk kampanya mitinglerinin yasaklanmasını “Nazi uygulamaları” olarak değerlendirmişti. Ancak, bu yüksek tondaki söylemler ve tepkiler maalesef anavatanımızda sadece sözde kalmaktadır. Bunun yanı sıra, ar damarı çatlamış başka amaçları olan çıkarcılar ve fırsatçılar da ortaya çıkmaktadır. Masum insanların acısını ve katliamlarını sözde tepki gösteriyormuş gibi lanetleyen bu mitingler, vicdan ve ahlak yoksunu insanlar tarafından başka amaçlar için kullanıyorlar.

Yeniçağ yazarı Arsa Bulutun yazısında belirttiği gibi Gazze bahanesiyle bölücülük ve fırsatçılık yapılıyor. Amaçlarını ve düşüncelerini alenen söyleyemeyenler “Kelimei tevhid”i bayrak yapan Suudi Arabistan, el altından İsrail ile iş birliği yapıyor. Öte yandan söz konusu bayrak, Türkiye’de neredeyse planlı programlı bir şekilde Türk bayrağının yerine kullanılmaya başlanmıştır. İtiraz edenler ise cahillikle suçlanmakta veya İslam’a karşı olmakla suçlanmaktadır. Diğer bir fırsatçı grup ise DEM Parti İstanbul İl Örgütü’dür. Filistin halkıyla dayanışmak adına 14 Ocak Pazar günü İstanbul Esenyurt Meydanı’nda “Filistin’e Özgürlük” mitingi düzenleyeceklerini açıklamışlardır. Basın açıklaması sırasında konuşanlardan DEM Parti İstanbul Milletvekili Keziban Konukcu, Kürtleri Filistinliler gibi ezilen halklar statüsünde göstermiştir. Ayrıca Bulut, DEM Parti’nin PKK’nın siyasi uzantısı olduğunu savunarak, PKK’nın da ABD ve İsrail ile aleni ilişkiler içinde olup olmadığını sorgulamaktadır.

Elbette, bu insanlık suçuna karşı koyan, lanetleyen dürüst ülkeler ve insanlar mevcuttur. Örneğin, Malezya’nın İsrail’e karşı uyguladığı ekonomik ambargo bunlardan biridir. Temennim, bu acımasız savaşın durması için diğer 60 Müslüman ülkenin de tribünlerde boş laf değil “Malezya gibi ambargo” uygulamasıdır.

Müslüman olmayanlar, vicdanlı insan oldukları için ve asırlardır beyazlar tarafından eziyet ve haksızlıklara maruz kalan Güney Afrika, İsrail’i Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı (UAD) önünde Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere karşı “Soykırım Eylemleri” ile suçlamıştır. İddianamede Güney Afrika, İsrail’in “eylem ve ihmallerinin soykırım niteliği taşıdığını” belirtmiştir. Bu suçlama, somut ve etkili adımlarla öne çıkmaktadır. Bu ülkeler, insan hakları mahkemelerine başvurarak ve uluslararası platformlarda bu sorunun çözümü için adımlar atarak, umarım hem Türkiye hem de Müslüman olan diğer ülkeler hem de vicdani olan diğer ülkeleri de bu hâkli davaya taraf olarak destek verirler.

Saygıyla, sağlıkla ve barış içinde kalın.

 




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!