Ülkemin depremle imtihanı

Bir taraftan herkes canla başla depremzdelere yardım etmeye çalışırken, diğer taraftan da neden bu hale geldiğimiz tartışılmakta. Mesela her ağzını açan merhum Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın “deprem öldürmez, bina öldürür” sözüne atıfta bulunur, ama bunun ne anlama geldiğini sorgulamaz. Bu hayatın her alanı için söz konusudur. Dürüst olmak gerekir derken bile dürüst olunmaz. Hele hele siyasette bunun esamesi bile okunmaz. İftira, yalan, tahammülsüzlük, ikiyüzlülük, hile ve fırsatçılık genel geçer kural olmuş haberimiz yok. Herkes başkasının ahlaklı olmasını bekler, kendisinin öyle bir kaygısı yok, ama sorsan ahlak abidesidir kendisi. İşin bir de sosyal medya boyutu var ki, bir dokun bin ah işit. Başlı başına bir dert, ama onsuz da olmaz! Maalesef sosyal medyada, her kesimden, karşıtlarına karşı yalan içerik üreten büyük bir trol topluluğu var ve bunlar ahlaki çöküşün en belirgin örneklerinden biridir.

Türkiye’mizin başına büyük bir felaket geldi. İnsani, maddi ve manevi boyutlarını kestirmek mümkün değil. Hala 200 saat sonra enkaz altından mucize eseri canlar kurtarılıyor. Her ümit ışığında dudaklardan dualar süzülmekte, ancak her saniyenin aleyhte işlediği de bir gerçek. Allah hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa, geride kalanlara da sabır ve dayanma gücü versin. Bu kabus da elbet bir gün sona erecek, ama bir çantret olarak ülkemiz hafızasında varlığını sürdürecek. İbret alınıp alınmayacağını zaman gösterecek, ancak daha öncekilerden alınmadığını maalesef büyük bir bedelle ödedik ve daha da ödemeye devam edeceğiz. Allah milletimizin yardımcısı olsun.

Genel Yayın Yönetmenimiz bu sayının “Avrupalı Türkler, iyi ki varsınız” başlığıyla çıkacağını söyledi. Ancak Türkiye’de yaşayan eski bir Avrupalı Türk olarak kendimi biraz daha serbest hissederek ülkemizin içinde bulunduğu durumu, kendi gözlem ve tecrübelerimden hareketle, farklı noktalardan siz Avrupalı Türklere anlatmaya çalışacağım. Benimle hemfikir olmayıp kızanlar olacak, hatta kızmakla kalmayıp kabalaşanlar da olacak, ama olsun, dost acı söyler düsturumuz olsun. İsteyen istediğine katılsın.

Avrupalı Türklerin ülkemizin başına gelen felaketin acılarını sarmak için canla başla çalıştıklarına gururla şahit oldum. İstisnasız herkes elini bir şekilde taşın altına koyup gücü yettiğince bir şeyler yapabilme gayreti içinde. Sağcı, solcu, sosyalist, muhafazakar, komunist, ülkücü, tekkeci, tarikatçı, Alevi, Sunni, dinli dinsiz herkes yardım etmekle meşgul. Afetzedelere yardım tüm toplumun asgari müştereği olmuş. Gerçekten hem duygulandırıcı hem de gurur verici. Gönül ister ki, bu atmosfer diğer zamanlarda da hakim olsun.

Bir diğer dikkat çekmek istediğim nokta ise gerek Avrupa gerekse dünyanın farklı kıta ve yörelerinden gelen yardımlardır. Dost acı günde belli olur sözünü haklı çıkarırcasına herkesin en hızlı bir şekilde nasıl yardım edebileceğinin derdine düştüğüne şahit olduk. Kurtarma ekiplerinin afet bölgesindeki çalışmaları herkesin gözlerini yaşarttığı gibi, maddi destekler de yaralara merhem olma yolunda. Bu yazının kaleme alındığı anda sadece Hollanda’da Giro 555 kanalıyla yapılan yardımlarda 108 milyon avroya yakın para toplanmıştı. Diğer kanallardan da toplananları göz önüne aldığımız zaman bu rakam misliyle artacaktır. Diğer ülkelerde de durum farklı değildir. Bundan sonra yapılması gereken bu desteklerin yerinde kullanılmasıdır. Bunun takipçisi de herkes olmalıdır!

Türkiye’de durum pek farklı değildir. Herkes yardım için seferber olmuştur. Afetlerde profesyonel olarak devreye girmesi gereken AFAD, Kızılay gibi profesyonel ekiplerin yanı sıra, kamu kuruluşları, belediyeler, çok geniş yelpazeden sivil toplum kuruluşları ve diğer sayısız gönüllü hem sahada hem de diğer bölgelerde canla başla çalışmaktadırlar. Allah hepsinden razı olsun. Sahadaki tüm bu gayretleri binbir fitne ile baltalamaya çalışanlara da lanet olsun diyelim de fazla kelime israfı yapmayalım. Fitnecilere en güzel cevap, afet bölgesinden Finike Ülkü Ocakları gönüllüsüne çorba ikram eden Komünist Partisi gönüllülerinin olduğu karedir, bir başka ifadeyle AFAD da bizim Ahbap da, başka söze gerek yok!
Bu afette en sıkıntılı durum ülkeyi yönetenlerinkidir. Benim gözlem ve tecrübelerim her konuda sınıfta kaldıklarını söylüyor. Nasıl mı?
Öncelikle afetin zararını en aza indirecek olan afet öncesi hazırlığın olmadığını acı bir şekilde tecrübe ettik maalesef. Deprem, imar politikamızın sadece ranttan ibaret olduğunu çok net bir şekilde gösterdi. Devlet, bütün kademeleriyle sınıfta kaldı dersek abartmış olmayız. Mesele sadece hırsız müteahhit meselesi değildir. Onlara yapı ruhsatları veren, uygun olmayan alanları imara açan, onları denetlemeyen, hatta denetlemiş gibi gösteren devlet de sorumludur.

Yine afet öncesi hazırlığı yapılması gereken arama kurtarma, barınma, iaşe, sağlık yardımı ve güvenlik konusunda da çok kötü olduğumuzu gördük. Afet anında en hayati anlar hiç müdahale yapılamadan boşa harcandı. Her haliyle bir koordinasyon eksikliği olduğunu iliklerimize kadar hissettik. Öyle ki, günlerce enkaz altında bir müdahale yapılmasını bekleyenler oldu. Kısacası devlet afete hazırlıksız yakalandı. Bakmayın siz anında her yere ulaştık diyenlere! Bunun doğru olmadığını en iyi onlar bilir. Afad’ın hem bilgi hem de donanım bakımından hiç hazır olmadığını herkes üzülerek gözlemledi. Böylesi hayati kurumların liyakate değil, sadakate bağlı kariyer avcılarının üç beş basamak birden yükselmesi için kullanıldığını gördük.

Bu afet esnasında en çok rahatsız eden ise hala siyaset yapılmasıdır. En birleştirici olunması gereken bir durumdan bile siyasi rant elde etmeye çalışmak akıl alır şey değil. Devlet, vatandaşını her durumda korumak içindir. Eğer insanlar devletin, bir başka ifadeyle devleti yönetmekle yükümlü olanların işini iyi yapmadığını söylerlerse, buna verilecek cevap işin layıkıyle yapılmasıdır. Şikayetlerini söyleyenleri hainlikle suçlayıp, tehdit etmek devleti yönetenlerin görevi olmamalıdır. Devleti yönetmekle yükümlü olanlar, bırakın böyle bir felaket anını, hiç bir zaman toplumu ayrıştırmaya yeltenmemelidirler. Ama ne yazık ki, durum tam tersidir. Yalan ve algı üzerinden makam ve mevkiler kullanılarak topluma yanlış mesajlar verilmektedir. Mesela Twitter’in enkaz altında kalanların kurtarılması için ne kadar hayati öneme haiz olduğu bilindiği halde, salt eleştirilere kulak tıkamak için erişimine engel konulmasının anlaşılır bir yanı olabilir mi? Siyasetin geldiği noktayı en iyi özetleyen, Cumhurbaşkanının konuşma yaptığı kürsünün yanında bakan Nebati’nin insanları (eski Başbakan Binali Yıldırım ve diğer bazı kürsü arkası figüranı) iterek ekrana girme çabasını gösteren karedir. Utanç verici bir durum, ama asıl utanması gerekenlerin öyle bir kaygısı yok maalesef.

Gelelim, bu felaketin gözümüze gözümüze soktuğu en can alıcı nokta ‘ahlak’ meselesine. Bir taraftan herkes canla başla depremzdelere yardım etmeye çalışırken, diğer taraftan da neden bu hale geldiğimiz tartışılmakta. Mesela her ağzını açan merhum Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın “deprem öldürmez, bina öldürür” sözüne atıfta bulunur, ama bunun ne anlama geldiğini sorgulamaz. Bu hayatın her alanı için söz konusudur. Dürüst olmak gerekir derken bile dürüst olunmaz. Hele hele siyasette bunun esamesi bile okunmaz. İftira, yalan, tahammülsüzlük, ikiyüzlülük, hile ve fırsatçılık genel geçer kural olmuş haberimiz yok. Herkes başkasının ahlaklı olmasını bekler, kendisinin öyle bir kaygısı yok, ama sorsan ahlak abidesidir kendisi. İşin bir de sosyal medya boyutu var ki, bir dokun bin ah işit. Başlı başına bir dert, ama onsuz da olmaz! Maalesef sosyal medyada, her kesimden, karşıtlarına karşı yalan içerik üreten büyük bir trol topluluğu var ve bunlar ahlaki çöküşün en belirgin örneklerinden biridir.

Özetle söylemek gerekirse depremle insanlık sınavından geçer not aldık, ancak ahlak sınavından sıfır çektik diyebiliriz. İnşallah bütünlemede geçeriz, ama korkum yıllarca sınıfta kalacağımız. Allah yardımcımız olsun.




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!